Blog

YOĞUN ANTRENMAN TEMPOSU BAĞIŞIKLIK SİSTEMİME ZARAR VERİR Mİ?

Uzun süreli ve yüksek şiddetli egzersiz yapan sporcularda üst solunum yolu enfeksiyonu, nezle, grip gibi hastalıklar sporcu olmayan kişilere göre daha sık görülmektedir. Bu artmış hastalık riski özellikle bisikletçiler, koşucular, yüzücüler, triatletler gibi dayanıklılık sporcuları için belirgindir, ancak uzun süreli ve şiddetli antrenman yapan her sporcuda görülebilir. Bu tür hastalıklar antrenmana engel olması sebebiyle sporcular için özellikle önemlidir.

Orta düzeyde egzersiz, bağışıklık sistemini güçlendirir ve kişilerin enfeksiyon hastalıklarına karşı direncini artırır. Orta düzeyde egzersiz yapan kişilerin nezle ve grip benzeri hastalıklara yakalanma sıklığı hareketsiz yaşayan kişilerden daha düşüktür. Çünkü bağışıklık sistemleri hareketsiz kişilere göre daha etkin çalışır.

Ancak üst düzey sporcuların antrenman programları genellikle yüksek şiddetli antrenmanlar içerir ve antrenman sıklığı da oldukça fazladır. Yüksek şiddette egzersizi takiben bağışıklık sisteminizde birkaç saat/gün kadar bir yavaşlama (baskılanma) görülür.

Eğer yüksek şiddetli antrenmanlar birbiri ardına gelirse, bağışıklık sistemi eski faaliyet düzeyine dönemeden, yine baskılanır. Bu üst üste binen şiddetli antrenmanlar vücudunuzun enfeksiyonlara açık olduğu pencere dönemlerinin oluşmasına yol
açar. Bu dönemlerde karşılaştığınız hastalık yapıcı etkenlere (virüs, bakteri vb.) karşı direnciniz daha düşük, hastalanma ihtimaliniz ise daha yüksek olur.

Şiddetli egzersizin bağışıklık sistemini baskılayıcı etkisi geçicidir ve oldukça kısa sürer. Bu süre birkaç saat olabileceği gibi birkaç gün de olabilir. Bu durum egzersizin türüne, şiddetine ve süresine bağlı olarak değişir. Daha sonra bağışıklık sisteminiz hızla eski fonksiyonuna döner. Bu dönemlerde alınabilecek ek önlemler ile hastalık riskini azaltabilirsiniz. Bu önlemlerin başında, yeterli ve dengeli beslenme ve kaliteli uyku gelir. Bağışıklık sistemini belirleyen başlıca faktörler; beslenme, uyku ve fiziksel aktivitedir.

Fiziksel Aktivite

Fiziksel aktivite düzeyiniz bağışıklık sistemini baskılayacak kadar yüksek olduğunda uyku ve beslenmenize her zamankinden daha fazla özen göstermeniz önerilir.

Beslenme

Hızlı kilo vermeyi sağlayan şok diyetler ve sıvı alımının kısıtlanması bağışıklık sisteminizi zorlayacaktır. Bu davranışlardan uzak durulması gerekmektedir.

Uyku

• En az 7-8 saatlik gece uykusu, ek olarak gün içinde ihtiyaç duyarsanız 20 dakikalık kısa uykular bağışıklık sisteminiz için faydalıdır.

• Uyku süresi kadar kalitesi de önemlidir. Serin, karanlık ve sessiz bir ortamda uyumak uyku kalitenizi geliştirecektir.

Stres

Psikolojik stres de bağışıklık sistemine zarar verir. Stresle iyi baş etmek, stresi yönetmeyi öğrenmek bağışıklık sisteminize fayda sağlayacaktır.

Aşılar

• Aşılar, enfeksiyon hastalıklarından korunmak için çok önemli silahlarımızdır. Muhakkak hepatit B ve tetanoz aşılarınız yapılmış olmalıdır.

• Mevsimsel grip aşısı olmanız önerilir. Seyahat edilecek ülkeler ile ilgili aşı önerilerini önceden okuyup, gerekli aşıları mutlaka yaptırılması gerekmektedir.

• Gideceğiniz ülkeye göre değişiklik göstermekle birlikte, bu aşılar arasında sarı humma, tifo, meningokok, hepatit A aşıları olabilir.

Ek Önlemler

• Takım arkadaşlarınız arasında nezle, grip benzeri bir hastalığı olan kişinin kendini takımdan bir süreliğine ayırması ve maske kullanması hastalık yapıcı etkenlerle karşılaşmanızı önleyerek sizi korur.

• Hiçbir zaman su matarası, havlu gibi malzemeler sporcular arasında paylaşılmamalıdır. Kişisel mazlemelerin paylaşılmaması, sadece hastalık dönemlerinde alınacak bir tedbir değildir, bunu kalıcı bir alışkanlık olarak edinmeniz sağlığınız için faydalıdır.

• Sık sık el yıkamak pek çok hastalıktan korunmak için en etkili yöntemlerden biridir. Ayrıca ellerinizi ağız, burun ve gözlere değdirmemelisiniz.

• Dış koşullar da bağışıklık sisteminizi etkiler. Aşırı sıcak, aşırı soğuk ya da yüksek irtifa, vücudunuz gerekli adaptasyonu gösterene kadar bağışıklık sisteminizde bir yavaşlamaya yol açar.

Özetleyecek olursak,

Sporcuların antrenman programlarının nezle, grip vb. hastalıklar ile aksamaması için, şiddetli antrenmanların bağışıklık sistemine etkisi konusunda bilgi sahibi olmaları, antrenman programlarını bu bilgi ışığında düzenlemeleri ve bağışıklığı kuvvetlendiren diğer önlemleri de alarak hastalıklardan korunmaları önerilir.

Hem hareketsiz yaşam, hem de uzun süreli yüksek şiddetli egzersiz bağışıklık sistemi fonksiyonlarını baskılar. Yüksek şiddette egzersizin bu etkisi kısa sürelidir ve birkaç saat ile birkaç gün içinde geri döner. Ancak hareketsiz yaşam tarzının bağışıklık sistemini baskılayıcı etkisi bu yaşam tarzı terk edilene kadar sürer ve kişiler yüksek enfeksiyon riski ile yaşarlar.

Sadece bağışıklık sistemine etkileri açısından değerlendirildiğinde, en ideal egzersiz şiddeti orta şiddettir.

Kaynaklar

1. Michael Gleeson & Neil P. Walsh (2012) The BASES Expert Statement on Exercise, Immunity, and Infection, Journal of Sports Sciences, 30:3, 321-324, DOI: 10.1080/02640414.2011.627371

2. Gleeson, M. 2006a. Immune system adaptation in elite athletes. Current Opinion in Clinical Nutrition and Metabolic Care, 9: 659–665.

3. Shephard, R. J., Shek, P. N., & DiNubile, N. A. (1999). Exercise, immunity, and susceptibility to infection: a j-shaped relationship?. The Physician and sportsmedicine, 27(6), 47-71.

DOKÜMANLAR
Bu makaleyi aşağıdaki linkten PDF dokümanı olarak indirebilirsiniz.
Read More

ANTRENÖRLER VE SPORCULAR İÇİN HEDEF BELİRLEME

Tıpkı herkes gibi, antrenör ve sporcuların da hayalleri vardır. Pek de uzun sayılamayacak kariyerlerinde Olimpiyatlara katılmak, şampiyonluğa oynayan bir takımın antrenörlüğünü yapmak veya madalyalar kazanmak gibi başarılar bugün birçok sporcu ve antrenörün rüyalarını süsler. Gelecekte elde edilmek istenen başarılara ilişkin bu hayaller bütünüyle faydasız olmamakla birlikte tek başına sporda başarı için yeterli değildir.

Başarı için gereken belki de en önemli faktör bu hayalleri gerçekçi bir yaklaşımla hedeflere dönüştürmektir ve bu hedefleri gerçekleştirmek için planlar yapmaktır.

“Plansız bir hedef sadece bir hayaldir”.
Antoine de Saint-Exupery

Peki hayallerimizi nasıl hedeflere dönüştürebiliriz ve bu hedefleri nasıl planlamalıyız?

1. Yol Haritasını Belirlemek

Bir hedefi, bir hayalden ayıran en temel özellik eylemdir. Hayaller sadece üzerinde düşünülen şeylerken hedefler bizi harekete geçirir. Olimpiyatlara katılmayı bir hayal olarak sadece düşünürüz. Fakat bir hedef olarak örneğin, olimpiyatlara katılmak sıkı bir çalışma, konsantrasyon (odaklanma) ve zorluklar karşısında çaba göstermeyi beraberinde getirir. Dolayısıyla hedeflerin bir bedeli vardır ve hedefler onları belirleyen kişinin yaşamını değiştirir.

Hedeflerin bir diğer temel ayırıcı özelliği ise zaman sınırlamalarının olmasıdır. Hedefler belirli bir sürede ulaşılması gereken noktayı ifade eder.

Son olarak da hedefler bir yol haritasını içerirler ve hedefi belirleyen kişinin bu yol haritası üzerine düşünmesini sağlarlar. Yol haritası belirlenen nihai hedefe giden adımların belirlenmesinden oluşur.

2. İhtiyaçların Belirlenmesi

Yol haritası hedefimize ulaşmamızda varmamız gereken ara durakları işaret eder. Ancak buralara nasıl ulaşacağımızı bize göstermez. Sporcuların ve antrenörlerin çoğuna ‘hedeflerine nasıl ulaşacağı’ sorulduğunda kaçınılmaz olarak “çok çalışarak” cevabını verirler.

Elbette “çok çalışmak” hedeflerimize ulaşmak için kaçınılmazdır. Ancak performansın çok boyutlu yapısı göz önüne alındığında sporcunun kendisine sorması gereken temel soru ‘performansının hangi ögelerine odaklanması gerektiğidir’.

Sportif performans temel olarak fiziksel, teknik ve zihinsel ögelerin bir bütünüdür. Sporcular ve antrenörler bu ögeler özelinde hangi özelliklerinin iyi ve hangilerinin geliştirilmeye daha çok ihtiyaç duyduğunu birlikte çalışarak ve çeşitli ölçümlerle tespit edebilirler.

Örneğin, bir 200 metre koşucusu fiziksel olarak “iyi durumda” olabilir ancak takoz çıkışı sonrasındaki ilk 3 sn. performansı yeterli düzeyde olmayabilir. Ya da bir üç adım atlayıcısı koşu ritmini ayarlamakta iyiyken yarışma kaygısını yönetmekte başarısız olarak sürekli çizgi hatası yapıyor olabilir. B

u ögelerin antrenörler, uzmanlar (kondisyoner, istatistikçi vb.) ve sporcu ile birlikte değerlendirilmesi, sporcunun hedeflerine ulaşması için ihtiyaçlarının belirlenmesinde yardımcı olur.

3. Farklı Hedeflerin Belirlenmesi

İhtiyaç analizinden sonra ortaya çıkan gereksinimler sporcunun hedeflerine ulaşması için üzerine odaklanması gereken yapıları gösterir.

Sporcu için bir süre önce hayal olan bir başarı bu noktada bir dizi hedefler bütününe dönüştürülmüş ve ihtiyaç analizi ile adım atması gereken alanları ortaya konularak somutlaştırılmıştır. Bu aşamadan sonra yapılması gereken sporcuların bu yapıları geliştirmek için farklı hedefler belirlemesi gerektiğidir.

Bu noktaya gelene kadar hedefler bir olayın sonucunu ifade eden sonuç hedefleriyken (örn. 48,90 saniye koşmak, ulusal yarışmalarda ilk 3’e girmek), sporcu için artık süreç ve performans hedefleri belirlemeye başlayabilir.

Örneğin, bir 400 m engelli koşan kadın sporcu ilk 200 m derecesine ya da bir maraton koşucusu, koşusunun son 5 dakikasındaki performansına odaklanabilir (performans hedefi).

Bunların yanında yine aynı sporcular için tempo, takozdan çıkış vb. teknik ögeler süreç hedefleri olarak belirlenebilir. Unutulmaması gereken hedef yapısının sonuç, performans ve süreç hedeflerinin bütününü içeren bir şekilde belirlenmesidir.

4. Hedeflerin Düzenlenmesi ve Takibi

Hedefler yenilenebilir, düzenlenebilir, arttırılabilir ya da azaltılabilir. Önemli olan nokta, sporcular için imkânsız olmayan zorlu hedeflerin belirlenmesi, hedefleri başarmalarının sağlanması ve bağlılıklarının arttırılmasıdır. Bütün bu süreçler hedeflerin dikkatli biçimde takibini gerektirir.

Sporcuların hedeflerini yazmaları ve antrenman sahasında, soyunma odasında ya da odalarında görülebilir yerlere asmaları hedefe bağlılıklarını arttıran önemli bir faktördür. Diğer taraftan hedeflerin düzenlenmesinde antrenörün rolü oldukça önemlidir.

Antrenörler sporcuları için hedef düzeylerini revize edebilir ve uygun, başarılabilir bir düzeye getirebilirler. Belirli periyotlarla yapacakları ölçümlerle performans hedeflerini ve hazırlayacakları check-listlerle süreç hedeflerine ilişkin gereken takibi sağlayabilirler.

5. Geribildirimin Sağlanması

Hedeflerin başarılması her zaman mümkün olmayabilir ve sporcular bu aşamada bazı zorluklarla karşılaşabilirler.

Örneğin, bir sporcu belirlediği performans hedefini çeşitli nedenlerle gerçekleştiremeyebilir ya da süreç hedeflerinde başarısız olabilir. Genellikle bu gibi durumlar hedeflere ilişkin bağlılığı ve motivasyonu olumsuz etkiler.

Böylesi durumlarda sporcular hedeflerindeki gerilemelerinin nedenlerini ararlar ve antrenörler bu noktada yol gösterici pozisyonundadır. Antrenörler doğru zamanda ve doğru miktarda verecekleri geribildirimlerle sporculara gerek hedefleri başarmak için gereken teknik bilgiyi gerekse de sporcunun ihtiyacı olan duygusal desteği sağlayabilirler. Bu sayede sporcuların hedeflerine bağlanmalarında ve onları başarmalarında destek olabilirler.

Antrenörlere Öneriler

• Antrenörler kendi hedefleri için sporcularına başaramayacakları gerçekçi olmayan hedefler belirlememelidirler.

Antrenörlerin bireysel hedeflerine ulaşmaları temelde birlikte çalıştıkları sporcularının hedeflerine ulaşmalarıyla gerçekleşebilir. Bu bakımdan antrenörlerin hedefleri sporcuların hedefleriyle sıkı bir bağ içerisindedir. Antrenörlerin kariyer hedefleri ile sporcuların hedefleri arasında önemli bir denge olduğu unutulmamalıdır.

• Antrenörler hedefleri sporcuları ile birlikte belirlemeli ve sporculara kendi hedeflerini belirleyebilecekleri bir otonomi sağlamalıdır.

Sporcular hedefleri kendileri belirlediklerinde hedef bağlılıkları artmakta ve zorluklar karşısında mücadele etme istekleri de yükselmektedir. Buna karşın her sporcu hedef belirleme ilkelerine ilişkin bilgiye sahip olmayabilir ve bu nedenle hedef belirlemede problemler yaşayabilir.

• Hedef belirleme antrenörler tarafından antrenman programının bir parçası haline getirilebilir ve performans gelişimini destekleyebilir.

Antrenörler oluşturdukları hedef belirleme programları ile oyuncularının gelişimlerini sistematik bir biçimde takip edebilir ve performanslarında gerekli olan düzeltmeleri yapabilirler.

• Antrenörlerin hedef belirleme programının içerisinde yer alması programın başarısı için oldukça önemlidir.

Genel bir ilke olarak antrenörler kendilerinin inanmadıkları ve önemsemedikleri şeylerin sporcular tarafından inanılmasını ve benimsenmesini beklememelidir. Bu genel ilke hedef belirleme için de geçerlidir. Sporcuların hedef belirleme programına bağlanmaları için antrenörlerin programı takip etmeleri, gerekli geribildirimleri ve düzenlemeleri yapmaları gerekmektedir.

• Hedef belirleme programlarında orta zorluktaki hedeflerin belirlenmesi ve sporcuların belirli oranda başarılı olması sağlanmalıdır.

Çok zorlu ya da imkânsız hedeflerin belirlenmesi sporcuların motivasyonunu düşürebilir ve onların programa olan bağlılıklarını azaltabilir. Bu nedenle Bu noktada antrenörler sporcularla birlikte hedefleri revize edebilirler ve hedef düzeylerini düzenleyebilirler.

• Her ne kadar performansla güçlü bir bağı olsa da bir hedef belirleme programında hedeflenen çıktı sadece performans olmamalıdır.

Antrenörler hedef belirleme programlarının temel çıktılarının çaba, motivasyon, teknik gelişim, zorluklarla baş etme, performansın bilinçli biçimde geliştirilmesi olarak değerlendirmelidir.

Kaynaklar

1. Weinberg R. Making goals effective: A primer for coaches. Journal of Sport Psychology in Action. 2010;1(2):57-65.

2. Weinberg R, Butt J. Goal-setting and sport performance. In: Papaioannou AG, Hackfort D, editors. Routledge companion to sport and exercise psychology: Global perspectives and fundamental concepts London: Routledge; 2014. p. 343-55.

3. Vidic Z, Burton D. The roadmap: Examining the impact of a systematic goal-setting program for collegiate women’s tennis players. The sport psychologist. 2010;24(4):427-47.

4. Burton, D., & Weiss, C. (2008). The fundamental goal concept: the path to process and performance success. In T. S. Horn (Ed.), Advances in sport psychology (pp. 339–375,470–474). Human Kinetics.

5. Kingston KM, Wilson KM. The application of goal setting in sport. In: Mellalieu S, Hanton S, editors. Advances in Applied Sport Psychology: A Review. New York: Routledge; 2008

DOKÜMANLAR
Bu makaleyi aşağıdaki linkten PDF dokümanı olarak indirebilirsiniz.
Read More

SPOR YARALANMALARINI AZALTMAK ve DAHA KALİTELİ SAHAYA DÖNÜŞLER YAPABİLMEK MÜMKÜN

Spor yaralanmaları sporcuların spor yaşantısındaki belki de en zorlayıcı deneyimlerden birisidir. Her ne kadar yaralanma, spor içerisinde büyük ölçüde kaçınılmaz görülse ve normalleştirilse de aslında önlenebilir bir olgudur. İnsan yaşantısına olumsuz etki eden bir olayı önlemenin en iyi yollarından birisi onun sebeplerini anlamaya çalışmaktan geçer.

Spor yaralanmalarının sebeplerini belirlemeye yönelik çok sayıda araştırma yapılmış, yapılan araştırmalar yaralanmaların oluşumunda anatomik, çevresel ve diğer fiziksel faktörlerin yanında psikolojik faktörlerin de önemli bir payının olduğunu ortaya koymuştur.

Yaralanmalarda Sebepler

Spor yaralanmalarına sebep olan psikolojik faktörlere ilişkin yapılan çalışmalara en büyük katkı Andersen ve Williams (1988) adlı iki araştırmacıdan gelmiştir. Araştırmacılar yaralanma sebeplerine ilişkin “Stres ve Yaralanma Modeli” adlı kapsamlı bir model geliştirmişler, 1998 yılında ise modele son şeklini vermişlerdir. Her ne kadar başka araştırmacılar bu modele eklemeler yaparak genişletmiş olsalar da yaralanma sebeplerine ilişkin en temel model bu olmuştur.

Modele göre yaralanmaya etki eden en temel psikolojik faktör yaşam stresidir ve yaşam stresinin kaynakları sporcunun kişisel, sosyal, akademik, mesleki ve spor yaşantısındaki olumlu ve olumsuz tüm olaylardır. Örneğin, başka bir şehre taşınma sporcu için bir stres kaynağı olabildiği gibi bir yakının kaybı da stres kaynağı olabilmektedir.

Modelde yaralanmaya sebep olduğu öne sürülen diğer etmenler kişilik özellikleri ve başa çıkma kaynaklarıdır.

Sürekli olarak, kaygı düzeyi yüksek, negatif zihinsel durumları baskın (kızgınlık, duygusal dengesizlik, vb.), saldırgan, sabırsız ve aşırı hırslı kişilik özelliklerine sahip sporcuların ciddi yaralanmalara daha yatkın oldukları anlaşılmıştır.

Başa çıkma kaynaklarından yaralanmalarla sıklıkla bağlantılı olduğu ortaya konan en önemli kaynak ise sosyal destektir. Araştırmalar düşük düzeyde sosyal destek algısının yaralanmaya yatkınlığı arttırdığını göstermektedir. Bunun yanı sıra modele göre sosyal destek ve kişilik özellikleri yaralanmaya doğrudan değil yaşam stresini etkileyerek kaynaklık etmektedir.

Önleme Bu sebepleri ortadan kaldırmaya yönelik etkinliği süreç içerisinde kanıtlanmış müdahaleler önerilmektedir. İlki sporculara stresi yönetmenin öğretilmesi, ikincisi sosyal desteğin arttırılmasıdır.

Stresi yönetmek için bilişsel yeniden yapılandırma, imgeleme ve gevşeme tekniklerinin kullanılması önerilmektedir. Bu teknikler aynı zamanda performans arttırma sürecinde de etkili olduğu için sporcunun spor kariyerinde genel olarak öğrenmesi ve kullanması gereken psikolojik müdahale yöntemleri olarak önerilmektedir.

Önleme konusunda unutulmaması gereken en önemli konulardan bir tanesi de sürecin bütüncül bir yaklaşımla yönetilmesi gerektiği konusudur.

Önleme süreci yalnızca psikolojik açıdan değil, diğer tüm etmenler birlikte ele alınarak desteklenmeli, takım doktorları/fizyoterapistleri, antrenörler/teknik ekip, psikologlar ve ailenin birlikte çalışması sağlanmalıdır. Yaralanmaların önlenmesinde gerçek başarı ancak bu şekilde sağlanabilecektir.

Özellikle içinde bulunduğumuz COVID-19 salgını sürecinde spor ortamından; yarışma ve antrenmanlardan uzak kalan sporcular için yaralanmaya kaynaklık eden bütün etmenlerin değerlendirilerek bütüncül bir yaklaşımla elimine edilmeye çalışılması oldukça önemlidir.

Yaralanmalarda Psikolojik Rehabilitasyon

Spor yaralanmalarında önemli unsurlardan birisi de rehabilitasyon sürecidir. Yaralanmalar önlenebilir olmasına rağmen, önlemek her zaman mümkün olamamaktadır. Sporcuların yaşamlarında çok sayıda yaralanma gerçekleşmektedir.

Ciddi spor yaralanmaları sonrasında sporcuyu uzun ya da kısa bir rehabilitasyon süreci beklemektedir. Tıpkı önlemede olduğu gibi, bu sürecin başarısında da etkisi olan anatomik çevresel ve fiziksel faktörlerin yanı sıra mutlaka üzerinde durulması gereken psikolojik faktörler de bulunmaktadır.

Yaralanmaları takiben sporcular bir takım psikolojik tepkiler vermektedirler. Verdikleri bu psikolojik tepkiler ve bu tepkilerle başa çıkma yolları, rehabilitasyonun başarısını büyük ölçüde etkilemektedir. Özellikle ciddi yaralanmalar sonrasında sporcular birtakım psikolojik zorluklar yaşamaktadır. Sporcular ciddi yaralanmaların yarattığı bu zorlukları yaşarken doğru bir destek süreci hayata geçirilmediğinde, sporu bırakma ya da spora dönse bile yeniden yaralanma gibi olumsuzluklar ortaya çıkabilmektedir.

Yaralanma sonrası rehabilitasyon sürecine ilişkin psikolojik zorluklarla başa çıkma yolları araştırmacıların ilgisini çekmiş ve bu konuda önemli çalışmalar yapılmıştır. Yapılan çalışmalara göre sporcular yaralanmalarının ardından içine girdikleri psikolojik duruma bağlı olarak bilişsel, duygusal ve davranışsal bazı tepkiler vermekte ve bu tepkilerin olumlu veya olumsuz oluşu ile birlikte şiddeti de rehabilitasyon sürecinin başarısını etkilemektedir.

Yaşanan süreçteki tepkiler takip edilerek psikolojik olumsuzluklar zamanında tespit edildiğinde uygun bir müdahale ile sporcunun yaralanmadan sonra spora dönüş sürecinin kolaylaşması söz konusu olabilmektedir.

Rehabilitasyon sürecinde sporcuların karşılaşabileceği psikolojik zorlukların en önemlileri öz saygı ve öz-yeterlikte azalma, depresyon, yeniden yaralanma ya da iyileşememe kaygıları, hareket etme korkusu (kinezyofobi), ağrı problemleri ve rehabilitasyona bağlanma sorunlarıdır.

Bunlar çoğu kez sağlık profesyonelleri tarafından fark edilememekte ve rehabilitasyon sürecinin uzamasına ve olumsuz etkilenmesine neden olabilmektedir.

Rehabilitasyon Sürecinde Psikolojik Müdahaleler

Sporcuların rehabilitasyon sürecinde karşılaşılan psikolojik zorluklarla başa çıkmada kullanılması önerilen bazı müdahale teknikleri şunlardır,

• Biofeedback

• Gevşeme ve imgeleme tekniklerinin öğretilmesi

• Hedef belirleme

• Kendi kendine konuşma

• Tüm bunların birleşiminden oluşan çoklu müdahaleler

Bu müdahaleler sayesinde sporcuların iyileşme ve spora geri dönüşleri hızlanmaktadır. Bu süreçte de en etkili yol, bütüncül bir yaklaşımla takım doktorları/fizyoterapistleri, antrenörler/teknik ekip, psikologlar ve ailenin bir arada hareket etmesi olacaktır.

Kaynaklar

1. Brewer, B. W., & Redmond, C. (2016). Psychology of sport injury. Human Kinetics.

2. Brewer, B. W. (Ed.). (2009). Sport psychology. Oxford, UK: Wiley-Blackwell. Pg:75-86

3. Andersen, M. B., & Williams, J. M. (1988). A model of stress and athletic injury: Prediction and prevention. Journal of sport and exercise psychology, 10 (3), 294-306.

DOKÜMANLAR
Bu makaleyi aşağıdaki linkten PDF dokümanı olarak indirebilirsiniz.
Read More

ÖN ÇAPRAZ BAĞ YARALANMALARI

Ön Çapraz Bağ Nedir, Ne Görev Yapar?

Ön çapraz bağ (ÖÇB) diz ekleminin içinde ve ortasında yer alan ve birbirini çaprazlayan iki bağdan (ön ve arka çapraz bağlar) biridir.

ÖÇB tibianın (kaval kemiği) femura (uyluk kemiği) göre öne doğru yer değiştirmesini sınırlandırarak ve dizin dönme hareketlerini kısıtlayarak dizin stabilitesinin sağlanmasında önemli rol oynar.

En Çok Hangi Durumlarda Ön Çapraz Bağ Yaralanması Olur?

Sıklıkla ayak yerde sabitken vücudun diz merkez olacak şekilde dönmesi sonucunda ya da dize yandan direkt olarak gelen darbeler sonucunda bu yaralanma gözlenir.

Eğer direkt darbe sonucu bir yaralanma söz konusu ise sıklıkla beraberinde menisküs, kıkırdak ve diğer dokularda da hasar söz konusudur.

Çoğu ÖÇB yaralanması sportif aktiviteler sırasında olur. Futbol, basketbol, kayak gibi sporlara katılan sporcuların ön çapraz bağlarına zarar verme olasılığı daha yüksektir.

Yaralanmanın belirtileri nelerdir?

  • Yaralanma sırasında dizde ani bir kopma hissi ile hemen birkaç dakika içinde dizde şişlik meydana gelir.
  • Yaralanma sırasında sporcunun “dizinin döndüğünü” ve “dizinden ses geldiğini” söylemesi önemli bir ipucudur.
  • Yaralanma sonrası sporcu tüm isteğine rağmen oyuna devam edemez.
  • Akut dönem geçtikten sonra (3 haftadan sonra) esas yakınmalar başlar. En sık karşılaştığımız yakınmalar hastalar tarafından dizdeki güvensizlik ve boşalma hissidir.
  • Koşamama, spor yapamama, ani sıçrama, ani durma ve dönme hareketlerinde güvensizlik hissi eşlik eden yakınmalardır.
  • Sporcular özellikle merdiven inme sırasında dizini kontrol edemediklerinden ve dizlerinde bir güvensizlik olduğundan yakınırlar.

Tanısı nasıl konur?

  • Öncelikle dizin kapsamlı bir muayenesi yapılmalıdır.
  • Sonra ÖÇB’ın bütünlüğünü anlamaya yönelik özel testler (Lachman, pivot-shift, öne çekmece testi vb.) yapılır.
  • Muayeneden sonra mutlaka dizin filmleri çekilmelidir.
  • Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ÖÇB yırtıkları ve olası başka yaralanmaları göstermede yararlıdır.
  • Tanı, fizik muayene ve görüntüleme yöntemlerini beraber değerlendirerek konur.

Ne zaman ameliyat düşünülmelidir?

Ameliyatın gerekip gerekmediğine karar vermek için bazı faktörler göz önüne alınmalıdır. Hastanın yaşı, dizdeki gevşeklik derecesi, hastanın aktivite düzeyi ve eşlik eden yaralanmalar ameliyat kararı için en önemli kriterlerdir.

Genç, aktif hastalarda, (özellikle sporla uğraşıyorsa) ÖÇB yaralanması varsa ameliyat gerekir.

Hastanın ameliyat sonrasındaki rehabilitasyon programına uyumu önemlidir. Dolayısıyla bu programa uyum sağlayamayacak hastalarda ve ileri yaşta, aktivite düzeyi düşük olanlarda ameliyat ilk planda düşünülmemelidir.

Ameliyatın temel amacı daha sonra oluşabilecek yinelenen diz dönmelerinin önüne geçmektir. Sık sık oluşan bu diz burkulmaları diz gevşekliğini daha da arttırır, menüsküs yırtıkları, kıkırdak hasarı ve sonuçta erken eklem kireçlenmesine neden olabilir.

Cerrahi tedavi kararı vermede yaş önemli bir faktör olmakla birlikte, daha önemlisi kişinin fizyolojik yaşı ve aktivite düzeyidir. Yaş ne olursa olsun kişi yüksek aktivite düzeyinde olma konusunda ısrar ederse cerrahiye tedaviye adaydır.

İleri yaşta olup yüksek aktivite seviyesinde olmayan, spor yapmayan ve günlük yaşamda dizinde boşluk ve emniyetsizlik gibi yakınmaları olmayan bireylerde cerrahi tedavi yapılmayabilir. Diz dönmeleri ve boşalmalar günlük aktiviteleri sırasında oluyorsa yine cerrahi tedavi söz konusudur.

Hangi Tip Ameliyat Seçilmelidir?

Seçilecek ameliyat tipi hastanın mevcut sağlık durumu, kadın ya da erkek oluşu, uğraştığı spor tipi ve hayat tarzı ve en önemlisi cerrahın daha hâkim olduğu teknik vb. faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir.

Ameliyat genellikle artroskopik olarak (kapalı yöntemle) yapılmaktadır. Kopan bağın yerine bağ nakli yapılarak tedavi edilebilmektedir. Bağ nakli için kullanılabilen 2 tip bağ vardır. Birincisi kişinin kendi vücudundan elde edilen bağlar (otogreft), ikincisi ise kadavradan elde edilmiş olan (allogreft) bağlardır. Ancak birincil tercih, bir engel yok ise otogreft olmaktadır. Kullanılacak tendon olarak genellikle patellar tendon ya da uyluk arka (hamstring) kas tendonu seçilir.

Ameliyat Sonrasında Rehabilitasyon Süreci Nasıl Olmalıdır?

Ön çapraz bağ tamirinde rehabilitasyon tespitin sağlamlığı, kullanılan greftin tipi ve yerleşimi, cerrahi işlemin tipi ve yaralanmaya eşlik eden diğer nedenlerden dolayı hastadan hastaya değişmektedir.

Rehabilitasyon, özellikle spor yaralanmaları konusunda deneyimli ekipler (Spor Hekimliği Uzmanı, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı ve Fizyoterapist) tarafından yapılmalıdır. Çeşitli rehabilitasyon protokolleri olmakla beraber en uygun protokol ameliyatı yapan cerrah ve rehabilitasyon ekibinin, hastanın durumuna göre belirleyeceği tedavi protokolüdür.

  • Hastalar ameliyat sonrası ilk gün hastanede yatırılmakta ve hemen rehabilitasyona başlanmaktadır.
  • Anestezinin etkisi geçtikten sonra koltuk değnekleri ile ayağa kalkmak mümkündür.
  • Aynı gün veya ertesi gün diz hareketlerine başlanır.
  • Ameliyat sonrasında birkaç hafta boyunca koltuk değneği kullanarak dizi aşırı yüklenmelerden korumak gerekli olabilir.
  • Üç hafta içinde tam diz hareket açıklığının kazanılmış olması gerekir. Özellikle sporcu hastalarda kendi yaptığı egzersizler yeterli olmazsa, bir fizyoterapist eşliğinde rehabilitasyon uygulanmalıdır.

Ön Çapraz Bağ Yaralanmalarından Sonra Ne Zaman Spor Yapabilirim?

İyi bir rehabilitasyon, ameliyatın başarısını yükseltir ve özellikle spora dönüş süresini çok önemli derecede kısaltır. Yerleştirilen greft dokusunun kemik tünellere kaynayarak tutunması 6 hafta sürer.

Yerleştirilen dokunun tam olarak olgunlaşıp sağlamlaşması bir yıl sürer, ancak dört ile altı aydan sonra sportif aktivitelere başlamak mümkündür.

Ancak birçok faktör spora dönüş zamanını etkilemektedir ve buna gerek laboratuarda gerekse sahada yapılacak özel testler (izokinetik kuvvet testi, sıçrama testleri, çeviklik testleri vb.) ile karar verilmelidir.

Kaynaklar

1. Cristopher C. Madden, Margot Putukian, et al: Knee Injuries. Netter’s Sports Medicine: 417-428, 2010.

2. James R. Andrews MD, Gary L. Harrelson, EdD, ATC, Kevin E. Wilk, PT, DPTPhysical Rehabilitation Of The Injured Athlete (4th ed): 394-406, 2012.

DOKÜMANLAR
Bu makaleyi aşağıdaki linkten PDF dokümanı olarak indirebilirsiniz.
Read More

KASIĞIM NEDEN AĞRIYOR?

Kasık ağrısı, spor yapanlarda sık görülen sorunlardan biridir. Bölgenin anatomik yapısı nedeniyle tanı koymak oldukça zordur. Özellikle tekme, hızlı ivmelenme, yavaşlamalar ve ani yön değişiklikleri yapan sporcularda yaygındır. Genellikle ağrı, sportif aktivite ile artar. Kasık ağrısı oluşturan birçok sebep vardır. Bu sebepler şu şekilde sıralanabilir.

Kas Kaynaklı Nedenler

Kasık ağrısının en sık görülen nedenleri olarak bu bölgedeki kas, tendon, bağ yapılarının aşırı zorlanması ve tendinitler gelir. Kasık tendinitleri (kasık ağrısı), tendonun veya kasın aşırı yüklenmeleri sonucunda görülür.

Kas zorlanmaları ya da yırtıkları kasık ağrısı yapabilir. Kas yırtıklarında ya da çekmelerinde, kasın üzerine bir baskı uygulandığı zaman ağrı artar. Ağrı bazen çekme/gerilme hissi şeklinde olabileceği gibi bıçak batması şeklinde de olabilir.

Özellikle futbol, basketbol, buz hokeyi gibi o bölgenin makaslama hareketlerinin sık yapıldığı spor dallarında sık görülür.

Osteitis Pubis

Osteitis pubis, sık görülen kasık ağrılarından biridir. Başlangıçta sadece pubik kemiği üzerinde olan ağrı, zamanla alt karına, kasık kaslarına, testislere, skrotuma ve perineye yayılır. Eğer ağrının başlangıcında sportif aktivite şiddeti düşürülmezse istirahatte ağrı olmaya başlar.
Osteitis pubis genellikle futbol, basketbol, hokey gibi ani dönüşlerin ve hareketlerin olduğu sporlarda daha sık görülür.

Sporcu Fıtığı-Atletik Pubalji

Özellikle karın içi basıncının arttığı durumlarda rastlanır. Kasıktaki kasların gevşek olması ya da hasar alması sonucu bu bölgede yumru yada şişkinlik oluşabilir. Genellikle semptomların giderek kötüleştiği sinsi bir ağrı başlangıcı vardır. Genellikle hastalar yaygın ve derin, aktiviteye bağlı kasık ağrısından şikayetçidir. Ağrı kasık bölgesine, perineye, karın kaslarına ve bazen de testislere yayılabilir.

Stres Kırıkları

Stres kırıklarının en önemli nedeni aşırı yüklenmelerdir. Bu tür vakalar daha az görülmekle beraber özellikle pubik kemiği, kalça ve pelvis stres kırıkları sonucu ciddi ağrıların ortaya çıkmasına sebep olur.

Klinik (tedavi) başlangıcında ve aktivitelerle ağrı şeklindeyken ileri vakalarda gece ağrısı halinde olabilir. Bunun dışında femur başında oluşan stres kırığı ise çok nadir görülebilir. Bu vakalarda komplikasyon (istenmeyen etkiler) olma ihtimali akılda tutulmalıdır.

Sakroiliak Eklem Disfonksiyonu

Sakroiliak eklem disfonksiyonu yaygın, az anlaşılmış ve sıklıkla gözden kaçan bir durumdur. Daha çok, sırt ağrısının bir nedeni olmasına rağmen, hastaların yaklaşık 1/5’i ağrıyı kasıklarında hisseder. Eklem fonksiyonun bozulması aynı zamanda yüklenme aksını bozarak kasık bölgesinde kas ve kemik kaynaklı sorunların oluşmasına yol açabilir.

Kalça Eklem Bozuklukları

Kalça eklemi problemlerinin bir kısmı özellikle kasık bölgesinde görülen ağrılardır. Kalça ekleminin sıkışma sendromları; labrum yırtığı ve eklem kireçlenmesi gibi durumlar, kasık ağrısının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Kasık ağrısı tanısında kalça problemleri mutlaka düşünülmelidir.

Sinir Kaynaklı Nedenler

Nadiren, sinir tuzaklanma sendromları adı verilen durumlar kasık ağrısı nedeni olarak karşımıza çıkar. Bu olay sinirin geçiş yaptığı kanalda ya da kaslar arasında baskı altında kalması sonucunda görülür. Etkilenen sinir bölgesinin yerine göre tedavi şekillenir. Örneğin; lomber bölge düzeyinde özellikle L1-3 kök basıları, nadiren de olsa kasık bölgesine vuran ağrılar yapabilir.

Sporla İlişkili Olmayan Kasık Ağrıları

Karın içi sorunlar örneğin, anevrizma, apandisit, inflamatuar bağırsak hastalığı gibi problemler, genitoüriner sorunlar (örneğin, idrar yolu enfeksiyonu, lenfadenit, prostatit, skrotal ve testiküler anormallikler, jinekolojik anormallikler, böbrek taşı.) bel fıtığı ve bazı tümörler kasık bölgesine yansıyan ağrılar yapabilir.

Kasık Ağrılarının Değerlendirilmesi

Sporcularda kasık ağrısının teşhisi zordur. Çünkü bu bölgenin anatomisinin karışık olmasıyla birlikte iki veya daha fazla yaralanma sıklıkla bir arada bulunabilir. Hastanın ayrıntılı hikayesi ve fizik muayene tanıda oldukça önemlidir. Kasık ağrılarında muayenede biyomekanik değerlendirme mutlaka yapılmalıdır.

• Görüntüleme Çalışmaları

Görüntüleme çalışmaları, sakatlığın teşhisinde yardımcı olur, ancak bulgular genellikle belirli değildir. Bu amaçla yapılan direk grafi, kemik dokusu ile ilgili sorunların teşhisinde önemlidir.

• Ultrason (US)

Kas ve tendon sorunlarının gösterilmesinde, sporcu fıtığının değerlendirilmesinde oldukça yararlıdır. Ancak ultrason kullanıcıya bağlı bir yöntemdir ve deneyimli kullanıcı gerektirir.

• Manyetik Rezonans (MR)

Manyetik Rezonans (MR) sık yapılan görüntüleme tekniklerinden biridir. Kas yırtığı, tendinit ve osteitis pubis tanısını ortaya koyar. Ancak özellikle ağrısı olmayan osteitis pubisli sporcuda, MR’da klinikle uyumsuz görüntü görülebilir.

• Rehabilitasyon

Kas ve tendon yaralanmaları ve osteitis pubis genellikle uygun rehabilitasyona cevap verir. Ancak zaman süresi uzayabilir.

• Cerrahi Tedavi

Genellikle rehabilitasyona yanıt vermeyen atletik pubalji veya spor fıtığı için gerekmektedir. Kasık ağrısı tanısı değerlendirilirken mutlaka kas-iskelet sistemi kaynaklı olmayan nedenler akılda tutulmalıdır.

Kaynaklar
  1. Beatty T. Osteitis pubis in athletes. Curr Sports Med Rep. 2012; 11: 96-98.
  2. Macintyre J , Johson C, Schroeder EL. Groin pain in athletes Current Sports Medicine Reports: December 2006 – Volume 5 – Issue 6 – p 293-299
  3. Hiti CJ, Stevens KJ, Jamati MK, Garza D, Matheson GO. Athletic osteitis pubis. Sports Med. 2011 May 1;41(5):361-76
  4. Knoeller SM, Uhl M, Herget GW. Osteitis or osteomyelitis of the pubis? A diagnostic and therapeutic challenge: report of 9 cases and review of the literature. Acta Orthop Belg 2006; 72: 541-548.
  5. Weber MA, Rehnitz C,. Ott H,. Streich N. Groin Pain in Athletes. Fortschr Röntgenstr 2013; 185(12): 1139-1148
  6. Ekstrand J, Hilding J. The incidence and differential diagnosis of acute groin injuries in male soccer players. Scand J Med Sci Sports 1999; 9: 98-103
  7. Hölmich P, Uhrskou P, Ulnits L, Kanstrup IL, Nielsen MB, Bjerg AM, Krogsgaard K. Effectiveness of active physical training as treatment for long-standing adductor-related groin pain in athletes: randomised trial. Lancet 1999; 353: 439-443
  8. Rodriguez C, Miguel A, Lima H, Heinrichs K. Osteitis Pubis Syndrome in the Professional Soccer Athlete: A Case Report. J Athl Train 2001; 36: 437-440
  9. Omar IM, Zoga AC, Kavanagh EC, Koulouris G, Bergin D, Gopez AG, Morrison WB, Meyers WC. Athletic pubalgia and “sports hernia”: optimal MR imaging technique and findings. Radiographics 2008; 28: 1415-1438
  10. Angoules AG. Osteitis pubis in elite athletes: Diagnostic and therapeutic approach. World J Orthop 2015 October 18; 6(9): 672-679.
  11. Tibor LM, Sekiya JK. Differential diagnosis of pain around the hip joint. Arthroscopy 2008; 24: 1407-1421
  12. Choi H, McCartney M, Best TM. Treatment of osteitis pubis and osteomyelitis of the pubic symphysis in athletes: a systematic review. Br J Sports Med 2011; 45: 57-64
  13. Farber AJ, Wilckens JH. Sports hernia: diagnosis and therapeutic approach. J Am Acad Orthop Surg 2007; 15: 507-514
  14. Ross JR, Stone RM, Larson CM. Core Muscle Injury/Sports Hernia/Athletic Pubalgia, and Femoroacetabular Impingement. Sports Med Arthrosc Rev. 2015 Dec;23(4):213-20.
  15. Morelli V, Smith V. Groin injuries in athletes. Am Fam Physician 2001; 64: 1405-1414
  16. Kunduracioglu B, Yilmaz C, Yorubulut M, Kudas S. Magnetic resonance findings of osteitis pubis. J Magn Reson Imaging. 2007 Mar;25(3):535-9.
  17. Vasileff WK, Nekhline M, Kolowich PA, Talpos GB, Eyler WR, Van Holsbeeck M. Inguinal Hernia in Athletes: Role of Dynamic Ultrasound. Sports Health. 2017 Sep/Oct;9(5):414-421.
  18. Koulouris G. Imaging review of groin pain in elite athletes: an anatomic approach to imaging findings. AJR Am J Roentgenol 2008; 191: 962-972
  19. Cheatham SW, Kolber MJ, Shimamura KK. The Effectiveness of Nonoperative Rehabilitation Programs for Athletes Diagnosed With Osteitis Pubis. J Sport Rehabil. 2016
    Dec;25(4):399-403.
  20. McAleer SS, Lippie E, Norman D, Riepenhof H. Nonoperative Management, Rehabilitation, and Functional and Clinical Progression of Osteitis Pubis/Pubic Bone Stress in Professional Soccer Players: A Case Series. J Orthop Sports Phys Ther. 2017 Sep;47(9):683-690.
DOKÜMANLAR
Bu makaleyi aşağıdaki linkten PDF dokümanı olarak indirebilirsiniz.
Read More

SPOR YARALANMALARINDA PRP’NİN YERİ NEDİR?

Trombositten zengin plazma (PRP); spor hekimliği alanında hekimlerin son yıllarda tercih ettiği güvenilir, ucuz ve efektif bir tedavi şeklidir. PRP’nin yumuşak doku onarımı, tendon ve yara iyileşmesinde yardımcı olabileceğini destekleyen çalışmalar bulunmaktadır.

PRP, sporcudan alınan toplardamar kanının (20-30 ml), belirli bir devir sayı ve süresinde ayrıştırıcı cihazlarda ayrıştırılması sonucunda elde edilen, çoğunluğu hasarlı doku iyileşmesinde etkin hücre olan, trombositlerden oluşmuş kan ürünüdür.

Elde edilen zengin trombositlerden oluşmuş kan, aynı miktardaki tam kana kıyasla 3-5 kat daha yüksek oranda trombosit içerir. Trombositlerin asıl görevi, bir yaralanma olduğu anda meydana gelen kanamayı durduran pıhtıyı oluşturmaktır. Bunun yanında dokunun onarımı ve iyileşmesine katkıda bulunan çok sayıda büyüme faktörü içerirler. Bu büyüme faktörleri ortama verildiğinde, vücudun kendi iyileşme mekanizmalarına destek olarak hasarlı dokulardaki tamire yardımcı olurlar.

PRP Nasıl Hazırlanır?

Hijyenik şartlarda tüp içine alınan kan örneği bir ayraç cihazına yerleştirilir. Ayraç cihazı, alınan kanı çok hızlı bir şekilde döndürüp, kanın iyileştirici hücrelerinin (trombositler) ayrışmasını sağlayan bir makinedir. Ayırma işlemi yaklaşık 10-15 dakika sürer. Bu işlem trombositleri diğer kan elemanlarından ayırır. İşlemin sonunda 4-5 ml sarımtırak renkli bir kan bileşeni (PRP) elde edilmiş olur. Hasarlı dokuya uygulanan kısım bu sarımtırak kan bileşenidir. Kanın alınmasından hasarlı dokuya uygulanması arasında geçen süre ortalama 30 dakikadır.

PRP Bir İlaç mıdır?

Kişinin kendi kanı dışında başka bir madde içermediğinden, etkisi ilaçların aksine uygulandığı hasarlı bölge ile sınırlı olmaktadır. Böbrek, karaciğer gibi herhangi bir organda yan etki oluşturmaz.

PRP Kaç Kez ve Nasıl Uygulanır?

PRP uygulamasının kaç kez uygulanması gerektiğine dair kesin bir fikir birliği mevcut değildir. Bazı durumlarda tek bir uygulama yeterli olurken, hastalığın cevabına göre 2 ya da 3 hafta aralıklarla tekrar uygulanabilir. Günümüzde PRP birkaç farklı şekilde uygulanabilir.

En sık uygulama şekli, bir iğne yardımıyla hedef dokuya zerk edilme yoludur. Başka bir uygulama yöntemi ise jöle şeklinde hazırlanıp, ameliyat sırasında etki göstermesi istenilen bölgeye sıvama tarzında yerleştirilmesidir.

PRP Hangi Hastalıklarda Etkilidir?

PRP; genel cerrahi, plastik cerrahi, cildiye, diş hekimliği ve ortopedik problemlerde de farklı amaçlarla kullanılmaktadır.

Spor hekimliğindeki kullanımları birkaç başlık altında özetlenebilir:

1-) Kronik Tendon Problemleri

Tenisçi dirseğinde, PRP uygulamaları ile yüksek oranda başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Bu oran kortizon uygulaması ile elde edilen sonuçlardan uzun vadede daha iyidir, ayrıca kortizon uygulamasının dezavantajlarından kaçınılmış olur.
Benzer şekilde aşil tendon hastalıklarında, kronik patellar tendon yaralanmalarında ve plantar fasiit denen ayak tabanının aşınma sorununda PRP uygulamaları ile başarılı sonuçlar alınmıştır. Kronik tendon problemleri olan sporcularda, istirahat, ilaçlar ve fizik tedavi yöntemleri ile yeterli sonuç alınamayan durumlarda PRP uygulanabilir.

2-) Bağ Yaralanmaları

Sporcularda sık görülen diz iç yan bağ yaralanmaları, ön çapraz bağın tam olmayan yırtıklarında PRP uygulamaları ile daha hızlı iyileşme ve daha kısa sürede spora dönüş olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur.

3-) Kas Yaralanmaları

Sporcularda görülen kas zorlanmaları veya yırtıklarında PRP uygulamaları ile daha hızlı iyileşme ve spora dönüş gözlendiğini iddia eden çalışmalar mevcuttur.

4-) Osteoartrit (Kireçlenme) ve Menisküs Yaralanmaları

Erken evre kireçlenme ve menisküs hasarlarında da PRP uygulamasının sporcuların ağrılarında azalma ve fonksiyonlarında düzelmeye yardımcı olduğu olduğu bildirilmiştir.

PRP Uygulandıktan Sonra Nelere Dikkat Edilmelidir?

• PRP uygulamasının ardından mümkün olduğunca ağrı kesici alınmaması önerilir. Ağrı için buz uygulaması ve alınacaksa parasetamol türevi ağrı kesicilerin kullanılması uygundur. Bunun dışındaki ağrı kesiciler, PRP uygulamasının etkinliğini azaltacağı için önerilmez.

• İstirahat, iyileşme için olmazsa olmazdır ve bu nedenle PRP uygulaması sonrası zorlayıcı egzersiz ve sportif aktiviteler önerilmemektedir. Basit germe egzersizleri yapılabilir, ancak dirence karşı ağırlık çalışmalarından kaçınılmalıdır.

• Spor ve antrenmana dönüş süresi tanıya göre 2-4 hafta arasında değişebilir.

Bu süre sonunda da spora dönüş sürecini doktorunuzla ortak değerlendirmenin doğru olacaktır.

PRP Doping Testlerini Etkiler mi?

PRP’nin kas iskelet sisteminde enjeksiyon olarak kullanımı, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA, World Anti-Doping Agency) yasaklı madde ve uygulamalar kapsamından çıkartılmıştır ve doping olarak kabul edilmemektedir. İdrarla atılan bir ilaç olmadığı için doping testlerinde tanımlanmaz.

Kaynaklar

1-)Treatment of Lateral Epicondylitis With Autologous Blood, Platelet-Rich Plasma, or Corticosteroid Injections: A Systematic Review of Overlapping Meta-analyses. Darby A Houck , Matthew J Kraeutler, Loree B Thornton, Eric C McCarty, Jonathan T Bravman. Orthop J Sports Med. 2019; Mar 14;7(3):2325967119831052.

2-)Current Clinical Recommendations for Use of Platelet-Rich Plasma.Adrian DK Le, Lawrence Enweze, Malcolm R. DeBaun & Jason L. Dragoo. Curr Rev Musculoskelet Med 2008;11: 624–34.

3-) Biologic Approaches for the Treatment of Partial Tears of the Anterior Cruciate Ligament: A Current Concepts Review. Dallo I, Chahla J, Mitchell JJ, Pascual-Garrido C , Feagin AJ, LaPrade RF. Orthop J Sports Med. 2017 Jan 25;5(1):2325967116681724

4-)Treatment of Muscle Injuries With Platelet-Rich Plasma: A Review of the Literature. Setayesh K, Villarreal A, Gottschalk A, Tokish JM, Choate WS. Curr Rev Musculoskelet Med.2018 ;11(4):635-42.

5-) Single- and double-dose of platelet-rich plasma versus hyaluronic acid for treatment of knee osteoarthritis: A randomized controlled trial.Tavassoli M, Janmohammadi N, Hosseini A, Khafri S, Esmaeilnejad-Ganji MS. World J Orthop. 2019 Sep 18; 10(9): 310–26.

DOKÜMANLAR
Bu makaleyi aşağıdaki linkten PDF dokümanı olarak indirebilirsiniz.
Read More

YARALANMADIĞIM HALDE DİZİM NEDEN AĞRIYOR?

Konu sporcu olduğu zaman, diz ekleminin kullanılmadığı aktivitelerden söz etmek pek mümkün olmaz. Yapılan hareketlerin çoğu diz ekleminin ve destek dokuların kusursuz bir uyumla çalışması sonucu meydana gelir. Diz ekleminin en çok kullanılan eklemlerden biri oluşu, kusursuz işleyen bu sistemin zarar görme riskini artırır.

Sporcularda Diz Ağrılarının Sebepleri

Sporcularda diz ağrısını açıklayacak birçok sebep mevcuttur. Mekanik sorunlar, çeşitli kıkırdak sorunları, yaralanmalar ve benzer sorunlar sıralanabilir. Yaralanma ile ilişkili durumlara ön çapraz ve diğer bağ yaralanmaları ve menisküs yırtıkları gibi örnekler ilk akla gelenlerdir. Peki ya diz ağrısını açıklayacak bir yaralanma öykünüz yok ise? Her şey yolunda giderken sebebini açıklayamadığınız bir diz ağrısı ile karşı karşıya geldiyseniz?

Antrenmanlarınızın ağrısız ve mükemmel geçmesine rağmen dokularda zamanla aşınma ve yıpranma meydana gelmesi mümkündür. Bu durum hafif seyirli diz ağrıları ile sonuçlanabilir.

Yoğun Egzersizler Sonucu Yaralanma

Büyük bir travma olmadan, sinsi ve yavaş başlangıçlı diz ağrısının en muhtemel sebebi egzersizlerin yanlış formda yapılmasıdır.

Aktivitenin süresi, yoğunluğu ve egzersizde yapılan olağan dışı değişikliklerin sonucu olarak diz ağrısı ile karşı karşıya kalmanız mümkündür. Egzersizler yorucu bir hal aldığında uzuvlarınızın hareketinin kontrolü siz fark etmeden normal formun dışına çıkar. Özellikle koşu, sıçrama gibi sabit tekrarlayıcı egzersizler sırasında dize ait yapılar zarar görebilir.

Tekrarlayıcı Hareketler ile İlişkili Yaralanmalar

Tekrarlayıcı hareketler ile ilişkili yaralanmalar sporcularda ve iş gücünün fazla kullanıldığı mesleklerde çalışan kişilerde oldukça sık görülen bir durumdur. Hareketler düzgün biçimde yapılsa bile, kas ve destek dokular kısa sürede benzer işi defalarca yaptıklarından dokularda fazladan gerginlik yaratıp dokunun yıpranmasına sebep olabilir.

Özellikle sporcular için, kas geliştirme egzersizlerinin bir kısmına fazla odaklanılması ya da aynı hareketin uzun süre defalarca yapılması kasta hasar oluşturur. Bu bağlamda derlenme için yeterli süre tanınmadan yapılan tekrarlayıcı hareketlerin miktarı ile orantılı ağrı, hassasiyet ve güçsüzlük meydana gelebilir.

Kas yaralanması daha muhtemel olmakla birlikte, diz içerisindeki bağların ve yumuşak dokuların hatta aktivite düzeyine göre doğrudan kıkırdak ve kemik dokularının zarar görmesi mümkün olabilir.

Bu çerçevede en sık karşılaşılan ağrılı diz sorunları şu şekilde sayılabilir:

• Sıçrayıcı dizi de denilen patellar tendinit
• Kıkırdak ve menisküs dejenerasyonları
• Stres reaksiyonları ve kırıkları
• Bursitler
• Osgood-Schlatter hastalığı (Çocuk ve gençlerde görülür)

Diziniz Ağrımaya Başladığında

Ağrı, vücudunuzda bir şeylerin ters gittiğini ifade eden koruyucu bir yoldur. Doku hasarına karşı bizi uyarıp çözüm aramaya zorlar. Ağrıyı hissettiğinizde bunun görmezlikten gelebileceğiniz bir durum olmadığını anlamanız ve derlenme için gerekli prosedürleri uygulamanız gerekir.

Evde İyileşme

“RICE” metodu hızlı iyileşme için en iyi yöntemlerden biridir. 4 kelimenin baş harfleri ile oluşan metodun açılımı şu şekildedir.

Bu yaklaşıma ek olarak antrenmanlarda zorlanmaya sebep olmayacak egzersizler seçilmelidir. Bir başka deyişle antrenmanın modifiye edilmesi uygun olur.

Birkaç Gün İstirahat Edin veya Antrenmanlarınızı Azaltın

İlk gün meydana gelen küçük ağrıları dert etmeyin. Kaslar, eklemler ve diğer bağ dokular yoğun egzersiz sonrası bir miktar yıpranır ve ağrı oluşması normaldir. İyileşme için birkaç güne ihtiyaç duyarlar.

Bu nedenle yoğun egzersiz rutinleri sonrası birkaç günlük istirahat, iyileşme açısından yardımcı olacaktır. Tekrarlayıcı zorlamalar sebebiyle oluşan ağrılar çoğunlukla kendiliğinden iyileşir. 1 günü takiben daha iyi hissediyorsanız ancak ağrınız geçmemişse ağrıyı daha hafif hissedene kadar dinlenme süresini uzatıp sonrasında egzersizlere yavaşça dönebilirsiniz.

Ne zaman doktorum ile görüşmeliyim ?

1-2 günlük dinlenmeye rağmen diziniz hala ağrılı ise doktorunuz ile görüşün. Klinik durumunuza göre farklı tedavi planları gerekebilir.
Somut bir yaralanma olmadığı halde dizinizi ağrırken buluyorsanız yalnız değilsiniz! Ağrı sporcuların, yüksek efor sarf eden profesyonellerin her zaman başına gelebilir ve de her zaman mutlak bir şekilde meydana gelmez.

Özellikle tekrarlayıcı hareketlerin bol miktarda yapıldığı aktivitelerde bariz bir yaralanma olmadan zaman içinde sinsice gerçekleşen diz ağrısı oldukça normaldir. RICE metodu ve destekleyici diz breysleri ile bu ağrıların kontrolünü sağlamak mümkün olabilir.

Kaynak
https://www.muellersportsmed.com/blog/post/Why-Healthy-Athletes-Experience-Knee-Pain-Without-an-Injury

DOKÜMANLAR
Bu makaleyi aşağıdaki linkten PDF dokümanı olarak indirebilirsiniz.
Read More